20 Mart 2009 Cuma

KURÂN ve HAYATIMIZ - V

Yazı dizimizin bu bölümünde, KURAN’IN DÜNYA İMTİHANIMIZDAKİ SORULAR İÇİN VERDİĞİ CEVAP ANAHTARINI inceleyeceğiz.

Bu dünya hayatına dair, hemen hemen her insanın, her filozofun, her sistemin, her kültürün bir görüşü ve açıklaması vardır. Kurân’a göre de bu dünya hayatının bir açıklaması elbette vardır ve Kurân bu dünya hayatını İMTİHAN olarak açıklar.

Evet, bu dünya hayatı, insanın karşılığında cenneti almak için gönüllü olarak kabul ettiği bir imtihandır. Sadece bir İMTİHAN. Ne bundan fazladır ne eksiktir. İnsanlardan, filozoflardan, kültürlerden, sistemlerden ileri sürülmüş tüm açıklamalar zaman içinde yok olup gitmekte fakat Kurân’ın açıklaması olan imtihan fenomeni bâki olarak her an devam etmektedir. Her ölen insanla ve her doğan insanla bu akış devam etmektedir. Konu ile ilgili ayetlere bir göz atalım.

“İnsanlar, (sadece) 'İman ettik' diyerek, imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?” ANKEBUT - 2

“Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele” BAKARA - 155

“Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.” ENBİYA – 35

Merhametlilerin en merhametlisi olan, merhametin, şefkatin ve sevginin biricik kaynağı olan alemlerin Rabbi olan Allah’ımız, insanı bu dünya hayatındaki imtihanında yalnız bırakmamış, ona olan sevgisinden ve merhametinden dolayı bu imtihanın sorularının apaçık cevaplarını da insana vermiştir. Çağlar boyu gelen peygamberler ve getirdikleri vahiy işte bu dünya hayatındaki imtihan sorularının cevaplarını içermektedir. Tâbiri caizse imtihan defter kitap açık yapılmaktadır.

Allah, insanın bu imtihanını kazanabilmesi için yapıp etmesi gereken ve yapmaması gereken her şeyi Kurân’da açıkça bildirmiş ve insandan bunlara uygun yaşamasını istemiştir. Bunu yaptığı takdirde insan, dünya hayatındaki bu imtihanını kazanacak ve hep istediği uğuruna bu imtihanı kendi isteğiyle kabul ettiği Cennetine kavuşacaktır. Bu, Allah’ın açık bir vâdidir.

Bu kadar açık olan cevapları okudukları halde neden bazı insanlar bu cevapları bir türlü kabullenmemekte ya da değiştirmek istemektedirler. Bu psikolojinin temelinde, bakış açısı yani olaylara ve hayata verilen anlam bu hayattaki edinilen misyon ve vizyon etkisi vardır. İnsan mor bir gözlükle baktığında her şeyi olan renginden farklı görür. Önemli olan bir bütünlük içerisinde bakabilmek, renkli gözlükleri çıkarıp atabilmek, Kurân’ın bak ve gör dediği yerden bakıp görebilmektir. Yoksa kafaların içindeki farklı algılarla, paradigmelarla bakmak tek başına yeterli olmamaktadır.

İşte Kurân, bu imtihan sorularının cevaplarını doğru düzgün yaşayabilmesi için insana bir hayat felsefesi, bir bakış açısı ve bir paradigma, bir cevap anahtarı kullanma metodu da vermektedir. Tüm söylenmiş, ileri sürülmüş felsefelerin, hayata bakış açılarının ve paradigmaların üstüne, Kurân da bu konuda sözünü söylemiştir. Kendisini tüm alemler, tüm olaylar, tüm yaşananlar için bir ZİKR yani bir PARADİGMA olarak açıkça tanımlamakta ve bu paradigmadan bakmadıktan sonra kişiye bir yarar sağlamayacağını da açıkça belirtmektedir.

“O (Kur'an), mutlak bir şekilde alemler için bir zikirdir” TEKVİR – 27

Bu paradigmaya yani Kurân’ın hayata verdiği bakış açısı, anlam bütünlüğüne göre dünya imtihanını başarmak isteyen insana kişisel olarak donanması gereken iman ve duruşu ve bunları donandıktan sonra hayatın içinde edinmesi gereken MİSYON ve VİZYONU şu iki ayette insana açıklanmaktadır.

Önce insanlığa verdiği misyonu görelim :

“Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz erdemlilik değildir. Ama erdemlilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; dosdoğru sâlat eden, zekatı gönülden veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olanlar da bunlardır.” BAKARA – 177

Erdemli, dosdoğru bir insan olmak imtihanı vermenin ilk şartı, bunun için yapılması gereken misyon şu şekilde verilmiş ayette :

1- Nereli, hangi ırktan, hangi coğrafyadan olduğun önemli değil,
2- İMAN edeceksin, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba, peygamberlere
3- Malından infak edecek vereceksin ihtiyacı olanlara, sürekli vereceksin,
4- Sâlat’ı dosdoğru edeceksin, yani kişisel yönelişlerinin hepsini ( buna namaz da dahil ) ciddi ve düzgün bir şekilde tutarlı olarak yerine getireceksin,
5- Toplumsal sorumluluklarında üzerine düşeni gönülden yapacaksın (zekatı gönülden vermek),
6- Sözüne güvenilir dürüst bir insan olacaksın, sözünü bozmayacaksın,
7- Hayatın bireysel ve toplumsal zor zamanlarında sabırlı ve direnişçi olacaksın.

Şimdi, Kurân’ın bu misyonu yüklenen insana verdiği Vizyonu, yani hayatın onun için anlamını görelim:

“Ey iman edenler, rüku edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin, umulur ki kurtuluş bulursunuz.
Allah adına üstün bir mücadele gösterin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'ân'da) da sizi 'teslim olanlar' olarak isimlendirdi; elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye. Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı.” HAC – 78

İşte vizyonumuz :

PEYGAMBER BİZE ŞAHİT OLSUN BİZ DE İNSANLIĞA ŞAHİTLER OLALIM.

Bakara 177 deki misyonu yüklenen bir insan bu hayatın vizyonu olarak İNSANLIĞA ŞAHİT olmayı kuşanmalıdır. Bu neyin şahitliği dersek, Hac 78 de dediği gibi alemlerin Rabbi olan Allah’ın yegane yaratıcı, ilah ve rab olduğuna, kulluğun yalnız O’na yapılacağına. O’nun emir ve yasakları ne ile çelişirse çelişsin Allah’ın tarafında olmaya ve onları savunmaya, velev ki bu kişisel çıkarımızla çatışsa bile. İman verilenler sadece bu ŞAHİTLİĞİ insanlığa dosdoğru sunmakla mükelleftirler. Bu vizyonu ve misyonu hayatına nakşetmekteki örneklik ise Rasuller’de ( selâm hepsine ) ve özellikle son Rasul Hz. Muhammed’de vardır.

İşte bu paradigma, bakış açısı, hayatın anlamı, misyon, vizyon adına her ne dersek diyelim, insanlığın dünya hayatındaki imtihanı için geçerli cevap anahtarını oluşturmaktadır. Bu anahtarla imtihan sorularına yaklaşan bir kişi cevapları kolayca kağıdına yazacaktır. Bu uğurdaki çabası asla göz ardı edilmeyecek, hata ve kusurları da alemlerin Rabbi olan Allah tarafından affedilecektir ve imtihanı kazanmış olarak ahiret yurduna girecektir. Bu, Allah’ın Kurân’da bize bildirdiği vâdidir ve Allah asla vâdinden dönmez.

Yüreğimiz, aklımız ve vicdanımızı Kurân’ın verdiği bu anahtara endeksleyip, Kurân’a yaklaşır ve içine girersek bize hidayet yolunu, imtihanın cevaplarını açıkça verecektir. Çünkü Kurân, bu paradigmayı edinmiş, Allah’a karşı sorumluluğunu kabul edip, bu imtihanın bilincine varmış kişileri dosdoğru yola hidayet etmek için gönderilmiştir. İnanmıyorsanız elinizdeki Mushafları açıp önsöz olan Fatiha sûresinden sonraki ilk ayete bir göz atınız, kitabın ilk cümlesine, o size bunu açıkça söyleyecektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder