20 Mart 2009 Cuma

KURÂN ve HAYATIMIZ - SON

Yazı dizimizin sonuna geldik. Bu son bölümde, konunun genel bir özetini yapmaya çalışacağız.

Kurân’ın insanlığa gönderiliş amacı, bu hayata vermek istediği mesaj ve insanların kendisinden faydalanma metodunu önceki bölümlerde yine Kurân’ın ayetlerinden yola çıkarak incelemiştik.

Bu gün insanlığa baktığımızda, tüm insanların Kurân’a yaklaşım olarak dört ana kategoride olduklarını görüyoruz.

1- Kurân’ı kabul etmeyenler, İlâhi bir kitap olmadığını söyleyenler ve kökten reddedenler.

2- Kurân’ın Allah tarafından dünya ve ahiret hayatlarının bir kurtuluş rehberi olarak gönderildiğini kabul edip, Kurân’la sürekli iletişim halinde ve yalnız Kurân’ın belirlediği değerler sistemine göre hayatlarını düzenleyerek yaşamaya çalışanlar.

3- Kurân’ın ilahi bir kitap olduğunu kabul ettikleri halde, onunla hiçbir iletişime girmeden ondan hiçbir değer almadan, Kurân’ı “yüce kitap” olarak isimlendirerek fakat hükümlerinin hayata müdahalesini kabul etmeden hayatlarını sürdürenler.

4- Kurân’ın ilahi bir kitap olduğunu kabul ettikleri halde, Kurân’ın hükümleri ve değerler sistemi ile çelişen bir çok konuda Kurân yerine bu diğer görüşleri ya da yorumları din olarak yaşayanlar, Kurân’ın kendisi ile sürekli iletişim halinde olmayanlar.

Birinci gruba genellikle gayri müslim dediğimiz, hristiyanlar, yahûdiler, diğer din mensupları, ateistler ve deistler girmektedir.

Üçüncü gruba, Müslüman geleneklerin ağırlıkta olduğu toplumlarda doğup büyüdükleri halde, insanlardan üretilmiş hayat sistemlerinin takipçileri olan laikler, liberaller, ırkçılar, milliyetçiler, sosyal demokratlar, lümpenler gibi grupların mensupları girmektedir.

Dördüncü gruba ise samimi dindar oldukları halde, Allah’ın rızasını kazanmak üzere yaşamak gerektiğini kabul ettikleri halde, geleneksel din yorumlarının etkisi ile Kurân’la birebir iletişime girmeden, “din adamı” ya da “din kurumu” denen ve otorite olarak kabul ettikleri kişi ya da kurumların yorumlarını “mutlak doğru” olarak sorgulamadan kabul etmiş Müslümanlar girmektedir.

Dördüncü gruba girenler ise ciddi bir azınlık oluşturmakta ve genellikle diğer üç grubun mensupları tarafından acımasızca ve haksızca ağır şekilde eleştirilmektedir.

Yaşadığımız hayatlarımızın ve gerek üzerinde yaşadığımız gerekse tüm dünya coğrafyasındaki bunalımlar, haksızlıklar, adaletsizlikler, kan ve göz yaşı dolu hayatlar da zaten 1,3, ve 4. grupların neredeyse insanlığın %99’unu oluşturduğunun açık bir ispatıdır.

Nefes almak yaşamaktır, yaşamak ise halen imtihanın devam ettiğinin, süremiz ve fırsatımız olduğunun kanıtıdır. Dolayısı ile bu andan başlayarak, tüm hayat muhasebemizin, inançlarımızın, hayat algımız ve değerlerimizin acilen yapılması ve alemlerin Rabbi Allah tarafından kurtuluşumuz için gönderilen Kurân’a göre değerlerimizin, inançlarımızın ve hayatımızın düzenlenmesi için bir imkanımız ve fırsatımız hâla var demektir.

Kurân apaçık bir şekilde orada durmakta ve kendisine muhatap olup imtihanı kazanacak insanları beklemektedir. Tarihin, toplumun ve geleneklerin üzerimize sıvadığı tüm sahte isimlendirme ve değer sistemlerinden bir an önce sıyrılmalı ve Allah’ın dünyada imtihan etmekte olduğu kulları olarak kurtuluşumuz için bize gönderdiği Kurân’la bir an önce muhâtabiyetimizi başlatmak zorundayız.

Ölüm, bu hayatta garantisi olan tek şeydir. Ölüm bizi alıp bu imtihan salonundan çıkarmadan önce, Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmadan kulluk ve itaat edelim, gönderdiği cevapları kağıdımıza yazarak hayatlarımızı yaşamaya çalışalım. Rekabetlerden, kıskançlık ve kinlerden uzak, geçici dünya hayatının aldatıcı oyunlarına ve süslerine kanmadan, tek başına yaratılmış, tek başına imtihanını olmakta olan ve tek başına hesaba çekilecek kullar olduğumuzu unutmadan doğru ve güzel bir kul olarak yaşamaya çalışalım. Güzel bir şekilde iman edelim, Allah’a kayıtsız şartsız teslim olalım ve Rasulleri ( selam hepsine ) örnek alıp insanlığa örnekler ve şahitler olalım. Ebedi olan ahiret yurdudur, bu dünya biz istemesek de çabucak gelip geçecek ve bizi terk edecektir, asıl hayatımız olan ebedi ahireti kaybetmeyelim.

Rabbim bu yazı dizisi ile Sen şahitsin ki hakkı ve doğruyu ve güzeli Sen’in gönderdiğin kitabın olan Kurân’a uygun söylemeye çalıştık. Kusur ve yanlışlarımızı affet. Kusursuz ve eksiksiz olan yalnız Sen’sin. Sen her şeyin en doğrusunu en iyi bilensin. Biz kullarını Sana lâyıkı ile teslim olan ve Sen’in yeryüzündeki şahitliğini dosdoğru yapanlardan eyle. Bizi sonsuz sevgine ve merhametine kat. Şüphesiz ki dönüşümüz Sana’dır, şüphesiz ki Sen alemlerin tek Rabbisin, Şüphesiz ki Sen alemlerin tek Sahibisin, ve tüm dualarımızın sonu Seni hamd ile tesbih etmektir. Vel hamdülillahi rabbil alemin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder