20 Mart 2009 Cuma

KURÂN ve HAYATIMIZ - I

Allah’ın insanlara gönderdiği ve kendilerini bu kitaptan sorumlu tuttuğunu açıkladığı en son Vahiy olan Kuran hakkında durup iyice düşünmemizin zamanı gelmedi mi? Bu yazı dizimizde Kuran ile muhatabiyetimizdeki yanlışları, hayatlarımızdaki sorunların neden üstesinden gelemediğimizin cevaplarını ve hepsinden önemlisi dünya hayatındaki imtihanımızda en büyük yardımcımız olması gereken bu kitabın gerçeğini bulmaya çalışacağız.

Bugün içinde yaşadığımız toplumun genel din algılaması içinde KURAN, asli fonksiyonundan çok çok uzaklaşmış bir biçimde muamele görüyor.

Allah’ın insanlara bir “HİDAYET REHBERİ” ( Bakara - 2) “ÖĞÜT KİTABI” ( Al-i İmran - 138 ) “HAKKI BATILDAN AYIRAN BİR ÖLÇÜ” ( Furkan – 1 ) yani özetle söyleyecek olursak Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimseler için imtihanın sorularının doğru cevaplarının yer aldığı ve bununla Allah’ın rızasını kazanmanın en önemli aracı olarak gönderdiği bir kitap aslında Kuran.

İşte insanlara kıyametten önceki son vahiy olan Kuran, bu fonksiyonunu maalesef kendine müslüman diyen geniş halk yığınları için kaybetmiş görünüyor. Kuran’a gerektiği gibi yaklaşan, onunla hayatını biçimlendirmeye uğraşan, Kuran ile beraber onunla çelişen başka kitapların hükümlerine ya da kişilerin görüşlerine itibar etmeyen kişiler bu sözün dışındadır tabiki. Ancak, Kuran’ı hayatın her alanını düzenleyen bir araç olmaktan çıkartıp, ölülere okunan bir kitap, bir musiki kitabı, bir ideoloji kitabı ya da bir sırlar, şifreler kitabı muamelesine tabi tutan bu günkü toplumun çoğunluğu, maalesef, yine Kuran’ın değimi ile çok yanlış bir tutum içerisindedir. ( Yunus – 32 )

Kuran hakkındaki bu yanlış tasavvurun gelişmesinde, 1300 yıllık siyasi, mezhebi, fikri kavgaların, çıkar çatışmalarının etkisi büyüktür. İnsanoğlunun hazırcı yaklaşımı da, kendi araştırmak yerine birilerinden dinlediğini olduğu gibi sorgulamadan kabul etmesinin de payı büyüktür. Kuran ile beraber “DİN KİTABI” adı altında yüzlerce yıldır insanlara sunulan bir çok eserin ve “ALİM” denilen kişilerin şahsi görüşlerinin mutlaklaştırılmasının ve Kuran’ın önüne geçirilmesinin de bu sorunda oldukça önemli payı vardır.

Bu gün topluma “KURAN NASIL BİR KİTAPTIR” sorusunu sorduğumuzda büyük bir ağırlıkla “ONU AKLIMIZLA ANLAYAMAYIZ” “ ONU HERKES ANLAYAMAZ” “ARAPÇA BİLMEK ALİM OLMAK ŞARTTIR” “ KURAN’I ANLAMAK İÇİN ŞU ŞU ŞU İLİMLERDE ALİM OLMAK” şarttır ve benzeri cevaplarla karşılaşıyoruz. Bu cevaplar, Kuran’ı okumayan, anlamak istemeyen, atalarından duydukları ezberci sözleri tekrarlayan insanların verdikleri ve üzerinde hiç düşünmeden inandırıldıkları sözlerdir. Oysa Kuran kendisi bu yakıştırmaları reddetmekte, tam aksini söylemektedir.

Kuran’a bu yanlış yaklaşımın etkisinde tabiî ki Modernizm’in insanlara dayattığı hedonist (zevkperest) ve seküler ( laik) hayat tarzının da etkisi çok büyüktür, insanlar dünya hayatında rahat ve lâ-dini bir yaşam ideali edindikleri için, Kuran sadece dillerde “KUTSAL KİTAP” tanımlamasından öteye gidememektedir.

Bu durumu ve bu konudaki Rasulullah’ın ( selam O’na) şikayetini yine Kuran bakın bize nasıl haber vermektedir :

“Ve elçi dedi ki: 'Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar.” ( Furkan Suresi – 30 )

Dünya hayatının bir İMTİHAN olduğu kabulü içinde yaşayanlar için bu algılamaların ne kadar tehlikeli olduğu ve her an bizi imtihan salonundan çıkarabilecek ölümün gelmesi halinde çok ciddi sıkıntıya düşüreceği de aşikardır.
Bütün bunlardan hareketle, Kuran’ın çevresini saran bu yanlış tasavvurlardan, üzerine atılmış adeta kum çuvalı vazifesi gören tarihsel görüş ve düşüncelerden sıyrılıp, alemlerin Rabbi olan Allah’ımızın bizzat kendi sözünden yani Kuran’ın kendisinden onu tanımak ve tekrar hayatlarımızdaki asli fonksiyonuna döndürebilmek umudu ile bu yazı dizisine başlıyoruz.

Allah, Kuran’da bizi tek başımıza yarattığını, tek başımıza imtihan etmekte olduğunu ve tek başımıza hesaba çekeceğini açıkça ifade etmektedir. ( Enam – 94, Enbiya – 35, Yunus – 30 )
Allah’ın bizi sorumlu tuttuğunu, imtihan ettiğini ve kendisinden hesaba çekeceğini açıkladığı ( Zuhruf – 44 ) Kuran’ı anlayamayacağımızı, başkalarına bu konuda muhtaç olduğumuzu ve karmakarışık bir sırlar kitabı olarak gönderdiğini düşünmek – haşa – Allah’ın adaletine ve Şânına ciddi bir ithamdır. Zaten yazı dizimiz, bu iddiaların bizzat Kuran tarafından çürütüldüğünün, tam tersi olarak, tüm kulların bu kitabı kolayca anlayıp hayatlarına tatbik edebileceklerinin ve imtihanlarını verebileceklerinin açık delillerini yine Kuran’dan gözlerimizin ve akledebilen kalplerimizin önüne sunacaktır.

Yazı dizimiz beş bölümden oluşmaktadır.

Bu giriş bölümünden sonra bir sonraki yazıda, dizinin birinci bölümü olan KURAN’I KİMLER ANLAYABİLİR? sorusunun cevabını yine Kuran’dan arayacağız.

İkinci bölümde, KURAN ile beraber onunla ilgili başka kitapların (TEFSİR, HADİS, SİYER, MEAL, v.b.) ilişkisinin mahiyetini,

Üçüncü bölümde, KURAN’IN KENDİSİNİ KULLANMA METODU TARİFİNİ,

Dördüncü bölümde, KURAN’IN DÜNYA İMTİHANIMIZDAKİ SORULAR İÇİN VERDİĞİ CEVAP ANAHTARINI inceleyeceğiz.

Son bölümde ise genel bir değerlendirme ile yazı dizimizi bitireceğiz inşaAllah.

Konu hayati bir önem taşımaktadır, hatta hayatın da ötesinde ebedi kurtuluşumuz ile ilgilidir. Bu nedenle Rabbimizden bu yazı dizisi ile bizi, hakka ve hayra ulaştırmasını niyaz ediyorum.

Konunun ne kadar önemli olduğunu sanırım şu aşağıya alıntıladığım Kuran ayetlerinin meali bize çok ciddi bir şekilde anlatmaktadır.

“Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın.”

"Doğrusu Kur'an sana ve kavmine öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız"

(Zuhruf Suresi 43-44. ayetler.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder