20 Mart 2009 Cuma

KURÂN ve HAYATIMIZ - II

Yazı dizimizin bu bölümünde, “KURAN’I KİMLER ANLAYABİLİR” sorusuna yine Kuran’ın verdiği cevapları inceleyeceğiz.

Yazı dizimizin ilk bölümünde de belirttiğimiz gibi, günümüzde az bir kısmı müstesna Müslümanlar arasında adeta kemikleşmiş, dinin bir zorunluluğu gibi algılanmış bir anlayış hakim. Kuran tek başına anlaşılamaz, Kuran’ı anlamak için, Arapça başta olmak üzere bir çok ilmi derinlemesine bilmek gerekir v.b. ön kabuller bu anlayışın temelini oluşturmaktadır.

Bu anlayışın temellerinde uzun yüzyıllar boyunca gelenekleşmiş “ULEMA”, “ALİM”, “İLİM”, “İSLAM”, “SÜNNET”, “HADİS”, “TEFSİR” gibi kavramların yanlış tasavvurları oldukça büyük etken olmuştur. Kuran’ın dünyadaki imtihan için, alemlerin Rabbi Allah tarafından gönderilmiş bir araç olduğu anlamının geri planda kalması, adeta amaç haline getirilmesi bu yanlış tasavvurların temelini oluşturmaktadır. Oysa, Allah’ın vahiy olarak gönderdiği Kitaplar apaçıktır ve insanların imtihanı kazanmak için birer aracıdır. Kitapları bu algıdan çıkarıp, herhangi bir nedenle tevil etmek, bir takım rekabetlerin amacı haline getirmek ve bu amaçla Kitapları asıl fonksiyonundan uzaklaştırmak “Tahrif” denilen kavramın esasını oluşturmaktadır.

Allah, Kuran’da bizleri tek başımıza yarattığını, tek başımıza imtihan etmekte olduğunu ve sonunda her birimizi tek başımıza hesaba çekeceğini açıkça belirtmektedir.

“Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' bize geldiniz ve size lutfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır.” ( Enam – 94 )

Evet, şânı yüce Allah, bizi tek başımıza yarattı ve tek başımıza imtihan etmekte ve tek başımıza hesaba çekecek. Adil bir imtihan edici olduğundan şüphe duyulmayan bir ilah, kullarına haksızlık etmekten münezzeh olan bir ilah, onlara, anlaşılmaz, açıklanması için başka şeylere ve kişilere ihtiyaç duyacakları bir Kitap göndermez. Eğer öyle olsaydı, yukarıdaki ayette belirtilen “şefaatçiler” yani Allah’a giden yoldaki, imtihandaki aracılar ile birlikte hesaba çekilirdi kullar. Ancak ayetten ve Kuran’ın bütünlüğünden bunun tam tersinin olduğu, Allah ile kulları arasında müsbet veya menfi yönde hiçbir aracının olmadığı, tüm kulların imtihanlarından tek başına sorumlu oldukları ve bu konuda yardım merciinin yalnızca Allah olduğu çok açıktır. Bu aynı zamanda İslam imanının temeli oluşturan tevhidin de bir yansımasıdır.

Hal böyle iken, alemlerin Rabbi Allah tarafından gönderilmiş olan son vahye muhatap olacak tüm insanların onu anlamaması veya o kitabın bir sırlar, şifreler kitabı olması, açıklanmaya muhtaç olması asla düşünülemez. Bunu savunmak imtihanı ve imtihan ediciyi adaletsizlikle suçlamak olur ve Allah bunlardan münezzehtir.

Şüphesiz ki Kuran, içinde geçmiş bütün bir insanlık tarihinin çeşitli hikmetlerini ve izlerini, aynı zamanda alemlerin Rabbi olan Allah tarafından bize haber verilen türlü olayları da içermektedir. Kuran’dan hesaba çekileceğimiz, yani bizim dünya hayatındaki imtihanımızın soruları olan konular çok açık ve net bir şekilde bellidir. Yani, iman esasları, helaller ve haramlar, nusûklar ( yanlış bir tabirle ibadetler olarak adlandırılan namaz, oruç, hac, kurban, zekat, sadaka v.b. ), hayatın içinde uyulması gereken hükümler, Allah’ın sevdiği ve sevmediği davranışlar, ortalama zeka seviyesindeki bir insanın 13-14 yaşından itibaren kolaylıkla anlayıp idrak edeceği açıklıkta Kuran’da anlatılmaktadır. Bunda hiçbir çelişki ve şüphe yoktur ve insanlar bunlardan hesaba çekilecektir.

Kuran’ın müteşâbih olarak nitelediği ve anlam bütünlüğü açısından içinde yer alan, diğer bir sebeple kendisine gelecek itirazlara kıyamet günü bir delil oluşturacak olan ayetleri ve bazı anlatımları, iman edenlerin algı ve bilgi seviyesinin dışında (gayb ile ilgili ) olduğundan kişilerin imtihanı ile ilgisi olmayan konulardır. Rabbimizin tarifi ile bu ayetler için “ hepsi Rabbimizdendir, hepsine iman ettik” der ve geçeriz. Bu konular hesaba çekileceğimiz imtihan sorularının dışında kalmaktadır.

Allah insana dünya hayatındaki imtihanı için birçok araçlar vermiştir. AKIL, FITRAT ve VİCDAN araçları ile Hakkı, Bâtılı, iyiyi, güzeli, doğruyu, çirkini, kötüyü insan ayırt edebilmektedir. Tüm bunların yanında, bunlara destek olarak ve bunların yetmediği yerde ya da insanların bu araçları saptırarak hak ve bâtılı karıştırdıkları yerde kullanılacak araç ve nihai referans olarak da VAHİY, insanlığın kullanımına sunulmuştur. Tüm bunlarla alemlerin Rabbi olan Allah, insanların yaratılışta kendisine verdikleri söze sadık kalarak dünya imtihanlarını vermelerini ve kendilerine vaad ettiği ebedi mutluluk hayatını yaşamalarını murâd etmektedir.

“Allah size güçlük çıkarmak istemez, ama sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister. Umulur ki şükredersiniz.” ( Maide – 6 )

“O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; babanız İbrahim'in dininde (de böyleydi).” ( Hac – 78 )

“Sonra iyilik edenlere nimetimizi tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayete erdirmek ve rahmet etmek maksadıyla Musa'ya da Kitab'ı (Tevrat'ı) verdik. Umulur ki, Rablerinin huzuruna varacaklarına iman ederler. ( Enam – 154 )

“İşte bu (Kur'an), bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah'tan korkun ki size merhamet edilsin.” ( Enam – 155 )

Şimdi, Kuran’ın kendi dilinden, kendinden başka bir kitaba, kişilere, yorumlara ihtiyaç duymaksızın AKLINI, FITRATINI ve VİCDANINI kullanan ve bunları yalanlamadan, örtmeden Allah’a teslim olarak yaşamak isteyen, bu imtihanı ciddi bir şekilde vermeye niyet etmiş bir insana, bu dünya hayatındaki imtihanını kazanması için gerekli olan her şeyi, nasıl kolay, apaçık ve detaylı olarak açıklayan bir Kitap olduğunu görelim.

“Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?” ( Kamer suresinin 17. 22. 32. ve 40. ayetlerinde aynı kelimelerle dört kere tekrarlanmıştır bu ayet )

“[EY İNSANLAR!] Gerçek şu ki, Biz size, akılda tutmanız gereken her şeyi kapsayan ilahî bir mesaj indirdik: hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” ( Enbiya – 10 )

“Elif Lâm Râ. Bu Kur’an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır.” ( Hud – 1 )

“Yemin olsun ki, biz onlara, ilme uygun biçimde, ayrıntılı kıldığımız bir Kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz, bir rahmettir o.” ( Arâf – 52 )

“Biz bu Kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet ve Allah’a teslim olanlara bir müjde olarak indirdik” ( Nahl – 89 )

“O ( Kuran ), yalnızca bir uyarı ve öğüttür; ve o özünde apaçık olan ve gerçeği dosdoğru gösteren bir [ilahî] hitabedir.” ( Yasin – 69 )

“Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da eksiksiz tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirebilecek (kimse) yoktur. O, işitendir, bilendir.

“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.” ( Enam – 114 – 115 – 116 )

“Biz Kitap'ta hiç bir şeyi noksan bırakmadık” ( Enam – 38 )

“Senin Rabbin kesinlikle unutkan değildir” ( Meryem – 64 )

Evet, bunlar ve benzeri birçok ayette açıkça belirtildiği gibi Kuran apaçık ve detaylı ve eksiksiz bir Kitaptır. Bunun üzerinde iyice düşünmeli ve kendimizi sorgulayarak Kuran’a olan yaklaşımımızı tekrar gözden geçirmeliyiz. Rabbimiz bize zorluk çıkarmak istemez ve bizi çok sevmektedir. İnsanların, din budur diye zan ve tahminleri ile oluşturdukları, dayattıkları hiçbir görüş mutlak doğru değildir olamaz, sözün en doğrusu ve güzeli alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. Tüm bunlardan sonra artık Kuran’ı bu gözle okumalı, anlamalı ve hayatımıza güzelce tatbik etmeye uğraşmalıyız. Sonuç olarak bu hem daha hayırlı hem de en güzeli olacaktır.

Bir sonraki bölümde KURAN ile beraber onunla ilgili başka kitapların (TEFSİR, HADİS, SİYER, MEAL, v.b.) ilişkisinin mahiyetini incelemeye çalışacağız inşaAllah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder